Üniversitenin hemen yan tarafında bir camii inşa ediliyor…
Güzel Sanatlar Fakültesinin arkasında…
Farklı zamanlarda birkaç defa yanından geçtim…
Her seferinde şunu yazmak lazım diye içimden geçirdim…
Yanlış anlaşılmasın; yazmak derken, kayıt düşmek anlamına…
Yoksa kimin umurunda yazılan çizilen…
Üzerimize düşeni yapalım…
Sonuçta bizim zihin dünyamız mabedleri “Allah’ın Evi” olarak kabul ediyor…
Öyledir de…
Bu gerekçe bile “mabed-mehabed” ilişkisini zorunlu kılıyor…
Mehabedden kastımız yücelik, ululuk, yükseklik…
Bir yerde mabed oluşturma kararı aldıysanız bunu alel usül yapamazsınız; yapmamalısınız…
Bu noktada bir ayrıma özellikle dikkat çekmek lazım ki…
Cami ile mescit çok farklı kavramlar…
Mescit çok daha küçük ölçekli ibadethanedir…
İlle binaların altına kondurulanlar akla gelmesin…
Açık alanlara da pekala mescit yapılabilir…
Günümüzde cami adıyla yapılanların çoğu aslında mescit ölçeğindedir…
Yani…
Ululuk, yücelik, yükseklik çağrıştıran yapı olmaktan çok uzaktırlar…
Oysa… Oysa…
***
Çok değil bir asır önce yapılan camilere bakılsa ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacak…
Ecdadımız “cami” deyip geçmemiş…
Şartlara ve imkanlara göre en iyisini yapmaya çalışmış…
Bir defa taşın en güzeli kullanılmış…
Ferahlığa azami dikkat edilmiş…
İçine girdiğinizde ruhunuza yansıyan bir uhrevi duyguyu nakış nakış işlemişler…
Ya şimdi?
İşte örneği bahsettiğim cami…
Merak eden gidip baksın…
Beton yığını…
Aralara da, bildiğimiz kırmızı tuğlalar konulmuş…
Hiçbir estetik hüviyeti yok!
Müftülüklerde bulunan “tip” projelerden birisi uygulanıyor…
Yaptırandan elbet Allah razı olsun…
O anlamda değil eleştirimiz…
Arzumuz, vurgumuz “Mabed-mehabet” münasebetine…
Bu ölçü yoksa…
Soğuk duruyor yazık ki…
Bir de…
Yeni yeni cami örnekleriyle karşılaşıyoruz…
Bir tane Erzincan’ın girişinde var…
Uzay benzeri…
Minareleri bir garip…
Ne gerek varsa…
Bizim ruhumuzu yıkayan “Türk Tipi” camiler, mabedlerin suyu mu çıktı…
Bir başka ucube yaklaşım, mahfillerin yapısıyla ilgili…
***
Malum, Mahfil Cami içindeki sütunlu, yüksekçe mekandır.
Etrafı tahta veya taş parmaklıkla çevrilidir.
Bazıları basamaklıdır, bazıları dayama merdivenlidir.
Ayrı bir hava verirler camilere…
Şimdi bunları da ölçüsüzlüğe kurban ediyorlar…
Erzurum’da yeni birkaç camide var…
Mesela, İstasyon “Mehmet Zahit Kotku Camii” örnektir…
Mahfil öylesine geniş tutulmuş ki, az daha ileri gidilse kubbeyi kapatacak ölçüde…
Burada da mehabet akla gelmemiş…
Tek dert daha çok cemaat alsın!
Her işimizde olduğu gibi burada da ölçü kaçmış…
Ayrıntıya girmeyip talebimizi dile getirelim…
Vekillerimizin kulakları çınlasın…
Kabul ederlerse bizden bir öneri olarak alsın meclise kanun teklifi olarak sunsunlar…
Camiler için tek tip proje uygulamasından vazgeçilsin bir…
İkincisi yapılacak camilerde beton değil, taş kullanımı şartı getirilsin…
En önemlisi de, Türk Mimari özelliklerinden asla taviz verilmesin…
Bir çırpıda aklıma gelen bunlar…
Elbet ehli olanlar çok daha güzel önerilerde bulunabilirler…
Umarız, kulak verilir…
Dedik ya…
Bizimki kayda geçmek, vebaldan kurtulmak…
Umarız öyle olur!